ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

ANNEMİN RESMİ NEDEN CÜZDANINIZDA

Kafe sessizliğe gömülmüş gibiydi, etraflarındaki hareketli dünya arka planda kaybolurken, gözleri arasındaki boşlukta beklenmedik bir bağ oluşmaya başladı. Elif, adamın yüzünde bir duygu seli dalgalandığını fark etti: şaşkınlık, tanıma, bir parça sıcaklık ve derin, uzun zamandır gömülü bir keder.

“Evet, annem,” diye onayladı Elif, sesi artık sakindi. “Adı Zehra. Üç yıl önce vefat etti.”

Adam yavaşça başını salladı, yüz hatlarına bir ağırlık çöktü.
“Zehra…” diye mırıldandı, sanki canlanan değerli bir anıymış gibi isminin tadını alarak. Cüzdanını saygılı bir özenle kapatıp nazikçe masanın üzerine koydu.
“Kızıyla tanışacağımı hiç düşünmemiştim.”

Elif ayağa kalktı, içinde merak ve bir umut kıvılcımı çaktı.
“Onu tanıyor muydun?” diye sordu, kelimeler daha tartamadan ağzından döküldü.

Oturması için işaret etti ve kafenin taleplerine rağmen, kendini karşısındaki koltuğa otururken buldu.
“Adım Cihan Demir,” diye başladı, sesinde nostalji ve itiraf karışımı bir ton vardı.
“Yıllar önce, Zehra ile ben… yakındık. Çok yakındık.”

Elif’in kalbi bir an duraksadı. Bu keşif, neredeyse vazgeçtiği bir kilidin içinde dönen bir anahtar gibiydi.
“Onu… onu sevdin mi?” diye sordu, sesi kısık, gözleri onun gözlerini arıyordu.

Cihan’ın ifadesi yumuşadı, ağzının kenarlarında buruk bir gülümseme belirdi.
“Evet. İfade edebileceğimden çok daha fazlasını. Gençtik, hayallerimize ve hırslarımıza kapılmıştık. Ama hayat, her zaman olduğu gibi, bizi farklı yollara sürükledi.”

“Sana hiç benden bahsetti mi?” diye sordu Elif, umudu endişeyle karışmıştı.

Cihan başını iki yana salladı, yüzünden pişmanlık gölgesi geçti.
“Hayır,” diye itiraf etti. “Bilmiyordum. Ama şimdi sana bakınca onu görüyorum. Gözlerindeki aynı ateş, aynı nezaket.”

Elif bunu özümsedi, aklı sorular ve duygularla doluydu.
“Neden iletişimde kalmadınız?” diye nazikçe üsteledi.

Bakışları masaya kaydı, parmakları görünmez desenler çiziyordu.
“Bazı durumlar vardı. Ailemin beklentileri, kariyer tercihlerim, keşke farklı şekilde ele alsaydım dediğim şeyler,” diye itiraf etti.
“Ama onu düşünmediğim tek bir gün bile geçmedi. Ya da yaşadığı hayatı merak etmedim.”

Elif, adamın sözlerinin farkına vardıkça hem öfke hem de anlayış karışımı bir duygu hissetti. Babasız geçen yılları, gömdüğü soruları, Zehra’nın anlatmadığı hikâyeleri düşündü.

“Kaybınız için üzgünüm,” dedi Cihan, sessizliği bozarak, sesi içten bir sempatiyle doluydu.
“Zehra olağanüstüydü. Ve cüzdanımda resmini bulmam tesadüf değildi. Onu orada tutuyorum, çünkü bana gerçekten neyin önemli olduğunu hatırlatıyor.”

Elif gözyaşlarını geri itti, anın büyüklüğü daha da ağır basıyordu. Bu beklenmedik karşılaşmada sadece cevaplar değil, varlığından haberdar olmadığı bir geçmişle bağlantı da bulmuştu.

Cihan bakışlarını onun gözlerinden ayırmadan,
“Seninle gurur duyardı,” diye ekledi.

Elif görevine dönmek üzere ayağa kalkarken, ona baktı; yeni bir berraklık ve huzur hissi içini kapladı.
“Teşekkür ederim,” dedi yumuşak bir sesle, sözlerinde minnettarlık ve kapanış birbirine karışmıştı.
“Bana gerçeği söylediğin için.”

Cihan başını salladı, aralarında sessiz bir yemin vardı; kırılanı onarmaya ve her ikisinin de sevdiği kadının anısını kendi yollarıyla onurlandırmaya dair bir söz.

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.